gencmanifesto kurulduğundan bu güne 33 ülke tarafından okuyucu bulmuştur. Aşağıda göreceğiniz sayacturka tarafından bu tesbitler yapılmıştır. Bu blogun hiçbir siyasi güç ile uzaktan yakından alakası yoktur. Tek amacı Türk Gencini daha iyi bir noktaya taşımaktır.

genmanifesto
genckalem92@gmail.com

desteklerinizi bekliyoruz

25 Nisan 2010 Pazar

neden artı sonsuz dershaneleri?

Beni okuyanlar bilir ki dershaneleri öven bir yazı yazacağımı çoğu kişi beklemezdi. Baktım ki bu sistemlere herkes sözde karşı ben de öğrencileri yormadan sıkmadan eğitim alabilecekleri şartları araştırmaya başladım. Sınav sistemlerinde dershanelere gitmeden başarılı olmanız oldukça güçtür. Bende size bir dershane önermek ile işe başladım.

Artı sonsuz dershaneleri. Neden artı sonsuz dershaneleri diyerek işe başlayalım.

Aslında sırf artı sonsuz değil neden x, neden y dershaneleri diyerek bu örnekleri çoğaltabiliriz? Şu zaman dilimine kadar bir çok dershane değiştirdim. O sürekli duyduğumuz büyük dershanelere de gittim adını duyduğumuzda güldüğümüz artı sonsuza da.

Aslında adını duyduğumda ben de çok güldüm ama isme bakarak kaçanlardan olmadım. İsmini duyunca ‘’bunun eksi sonsuzu ‘’ nerede diyenlerden tutunda ‘’butik dershane mi? Outleti de var mı?’’ diyenlerle karşılaştım.

Peki sorumuza dönelim. Neden artı sonsuz dershaneleri?

İsminin komikliği bir yana hakikaten eğitim bakımından özellikle de sbsde oldukça başarılı bir dershane. Diğer dershanelerde o kadar çok öğrenci vardır ki kendinizi kaybedersiniz. Buradan önceki dershanem o herkesin tercih ettiği dershanelerden biriydi. Oralarda en iyi sınıflarda değil iseniz sizinle ilgilenmiyorlar bile. Özellikle de en kötü sınıftaysanız size ikinci sınıf vatandaşmış gibi davrananlar bile var. Artı sonsuz da ise en kötü sınıf da olsanız bile ilgi görüyorsunuz. Çünkü zaten butik dershane olduğundan herkesle iletişim daha rahat.

Gelelim maddiyat boyutuna. Butik dershane olduğundan fiyatının fazla olduğunu düşünenler de var. Halbuki artı sonsuz o kalabalık dershanelerden daha uygun.

Bir olaya şahit oldum. Geçen sene o kalabalık dershanede ders yazdırmak için gittim ve bana 3 hafta sonraya sıra verdiler. Artı sonsuz da ise her hafta özel ders hakkınız var. Siz istemeden onlar size veriyor.

Gelelim akıllı tahta olayına. Beni en başta etkileyen olaya. Normal dershanelerde hoca kitabı açtırır ve kitaptan okutur ya da bir şeyler yazar sizde onu yazarsınız. Burada ise kitaplar tahta da yüklüdür, testler de aynı şekilde hoca soruyu tahtaya yazmakla vakit kaybetmiyor böylece dersler de daha fazla soru çözebiliyorsunuz.


O büyük dershanelerde öğrenciler hem stres yapıyor hem de kendileri bir çok insanın içinde sanki küçük bir parçaymış gibi görüyor. Bu sistemde butik dershaneler tercihimdir. Lakin çoğu butik dershanenin ücretleriyle çocuğunuzu özel bir üniversite de okuta bilir ya da ona bir araba alabilirsiniz. Artı sonsuz böyle değil işte. Fiyatı oldukça düşük ama eğitim kalitesi oldukça yüksek. Hocalarının çoğu yüksek lisans yapmış ya da yüksek lisans öğrencisi.

Öğrencileri anlamakta oldukça önemli. O büyük dershanelerde iki üç tane rehberlik öğretmeni var ve yüzlerce öğrenciden o sorumlu. Artı sonsuz da ise hem rehberlik hocası var hem her sınıfın ayrı rehberlik hocası var. Yani öğrencinin iki tane rehberlik hocası var. Bu hocalara da en fazla on öğrenci veriyorlar. Diğer dershanelerde ise yirmiden başlar ne kadar olursa artık. Çünkü onlarda bir sınıf yirmi kişi artı sonsuz da ise on.

Bu yazıyı reklam olarak anlayan olabilir. Çünkü öyle bir zaman diliminde yaşıyoruz ki yanlış anlamada üstümüze yok. Televizyonlarda her gün görüyorum. Bir çok kişi sınav sistemleri hakkında yorum yapıp duruyor ama ben size sınava hazırlanan biri olarak sesleniyorum. Onların tuzu kuru maaşını alıyorlar işleri hazır. Bir hata yapsalar onlar için önemli değil ama bir öğrencinin hata yapması işte burası kötü sonuçlara yol açabilir. İşte bu yüzden sürekli sınav sistemlerinin kaldırılmasını istiyorum, dile getiriyorum. Ama nafile dinleyen kaç kişi.

Velhasıl öğrencileri fazla strese sokmayın. Onların rahat olabilecekleri dershanelere okullara yönlendirin. Büyük şehirlerde yaşıyor iseniz yol çok önemli. Öğrencilerin zamanları çok önemli evinize yakın ya da ulaşımı rahat dershaneler seçin.

Ve hiçbir zaman unutmayın. Hayat bir soru kitapçığından çok daha fazlasıdır.

25,04,2010

14 Nisan 2010 Çarşamba

Sanal Kitaplar geldi!

Son birkaç haftadır belirli kuruluşların Türkiye’ ye getirdiği bir yenilik yeni bir tartışmaya yol açtı. Aslında daha önceden böyle bir olay vardı ama cebimizde taşıyabileceğimiz küçük aletlere uyum sağlaması yönünden ve arşiv bakımından yoksundu. Neyden mi bahsediyorum e-book yani sanal kitap.

Kitabın sanalı mı olurmuş canım, demeyin. Oluyor. Bu uygulama ülkemizde yıllardır vardı ama dediğim gibi gerekli materyal yoktu o da geldi. Yurt dışında rağbet gören bu uygulama çeşitli kuruluşlar tarafından ülkemize de getirildi.

Sanal kitapların, hem maliyeti daha düşük hem pazarı daha geniş hem de daha karlı. Lakin bu uygulamayla kitaptan soğur muyuz, orası muamma. Ben bir yazıyı yazarken kağıda yazmadan edemem, aynı şekilde bir yazıyı da kağıttan okumayı bilgisayardan okumaya tercih ederim.

Kitabın da matbu okunması ayrı bir zevk. Kâğıttan aldığınız haz, koku bunları sanal kitaplar veremeyecek. Buz gibi bir makineden kitap okuyacağız. Her şey de teknolojiyi öven ben sanırım bu uygulamada biraz geriden gelmeyi tercih edeceğim.

Gazeteyi bile eline alıp okuması ayrı bir zevk iken gazetemi bilgisayardan okurken aynı şeyi alamıyorum. Kitapta da aynı şey olacaktır. Çağı yakalamak gerekir ama …

Ülkemiz insanları bilindiği üzere okuma konusunda fobileri olan bir millet. Kitap, dergi gibi şeyleri okumaz gazeteyi de belirli kesimler hariç geri kalanları görüşlerine destek olmak amacıyla alır. Böyle bir millete bir de sanal kitap gelir ise iyicene kitap okuma oranları düşer. Daha önce ülkemiz insanlarının okumalarıyla ilgili birçok araştırmaya yer verdim. Bu insanlar okumuyor arkadaş.

Kitap satılır mı bu ülkede? Evet, hem de ne satılır. Reklâm sayesinde kitap ile alakası olmayan insanlara kitap aldırırsınız ama amaç kitabı sattırmak mı yoksa okutmak mı?

Şıklar arasındaki aşk’ ı çıkardığımda birçok kişi bana: ‘’ Bu ne bu kadar küçük kitap mı olur?’’ dediler. Bende onlara araştırmalardan bahsedip ya da başka şeylerden bahsetseydim veya kaba bir dille ‘’ sanki çok okuyorsun da!’’ diyeceğime ‘’ şartlar’’ diye kısa cevap verdim. Uzun uzun anlatsaydım o insanlar beni dinlemeyi bir süre sonra bırakacaktı. Eğer o kitabı kendi gönlümdeki uzunluğundaki gibi yazsaydım yine satılırdı fakat okunmazdı.

Ülkemiz de en çok satan kitap ‘’Şu Çılgın Türkler’’ dir. Halkımız için oldukça kalın bir kitaptır. Çoğu kişinin okuduğuna inanmıyorum. Eğer okusaydı devamından gelen ‘’ Diriliş’’ ve ‘’ Cumhuriyet’’ i de okurdu. Çılgın Türkler’in asıl salt okuru üçlemenin tüm kitaplarını okuyanlardır ve bu sayı kitabı alanların yayında devede kulak kalır. Aynı şekil de ‘’Alacakaranlık’’ ve ‘’ Harry Potter’’ serilerini okuyanlarda da geçerli.Yeni piyasaya çıkan ‘’ Bozkırın Sırrı’’ içinde geçerli. Misal bu kitabı alanların çoğunun kitap ile alakası olmayan insanlar olduğuna inanıyorum. Sırf Kurtlar Vadisi’nde Polat okudu diye alan ne kadar insan vardır?

Bir de bu kitaplara para vermeyiz. Çoğu insan kitaba verilen parayı gereksiz görür. Aslında kitaba verilen para en değerlisidir. Çünkü bilgiye verilen bir paradır o. Bizde bilgiye saygı pek olmadığından orijinalini alacağımıza gider korsanını alırız, marifetmiş gibi. Bir bakıma onlarda da haklı bir bakıma yazar da Nasrettin Hoca fıkrasına döner bu olay.

Nitekim sanal kitabın ülkemizde pek tutacağını sanmıyorum.

14,04,2010