gencmanifesto kurulduğundan bu güne 33 ülke tarafından okuyucu bulmuştur. Aşağıda göreceğiniz sayacturka tarafından bu tesbitler yapılmıştır. Bu blogun hiçbir siyasi güç ile uzaktan yakından alakası yoktur. Tek amacı Türk Gencini daha iyi bir noktaya taşımaktır.

genmanifesto
genckalem92@gmail.com

desteklerinizi bekliyoruz

26 Ocak 2010 Salı

şıklar arasındaki aşk hakkında

Dün İstanbul’ u kar işgal etmişti. Çoğu insan evinden çıkmaya üşenirken, camın önünde oturup ellerinde çaylarıyla karın yağmasını seyrederken ben ise tarihi tekrar yaşıyordum.

Sahrayıcedit’ ten Kadıköy’ e oradan Eminönü’ ne oradan Çemberlitaş’ a ve oradan da Bab-ı Ali yokuşuna.

Tüm bu yolu niye çektiğimi düşünebilirsiniz. Sizler için hikayeyi başa sarıyorum.

2009’ un temmuz ya da ağustos ayıydı. Sahil kenarında şezlonguma uzanmış müzik dinliyorum. Etrafı izliyorum. Herkes kitap okuyor. Ne güzel bir manzara! Daha dikkatli bakıyorum, okunanları görmek için. Twilight, New moon, The Da Vinci Code, Norman Vincent Peale'in Başarırım Dersen Başarırsın, Emma Goldman'ın otobiyografisi Dans Edemeyeceksem Bu Benim Devrimim Değildir, WPater'ın The Renaissance'ı (Rönesans) vs vs ve o an içim tarif edilemeyecek türden bir duyguya şahit oldu.

Türkiye’ de yaşıyoruz, anadilimiz Türkçe ama niye herkes başka dilden kitaplar okuyor? Türkçe kitapların nesi eksik? Yabancı dilden kitap okumayın demiyorum ama ilk önce kendi dilimizdekileri okuyalım ondan sonra yabancı dildekileri okuyalım. Şuna değinmeden geçemeyeceğim Elif Şafak’ ın Aşk’ ı da çok okundu ama;
İlk olarak bu kitap da yabancı dilde yazıldı ondan sonra Türkçe’ ye çevrildi.
İkinci olarak kitabı okuyanlarla konuştuğumda çoğunun sonuna kadar okumadığını fark ettim.

İşte tüm bunları yaşarken Türk Gençliğini nasıl olur da kendi yapıtlarımıza çekeriz düşüncesi beni aldı, götürdü. Ve şu tespitleri çıkardım:

Gençliğimiz aşk ve meşk konularına fazlaca ilgili.
Çok kalın kitapları sevmiyorlar ince özellikle cep kitaplarını seviyorlar.
Kendilerinden bir şey arıyorlar. Okuduğunda, o karakterin ya da tipin içine girmek istiyorlar.
Kendi dertlerini anlatmasını istiyorlar. Öss, sbs, ev- dershane- okul üçgeninden bahsetmesini istiyorlar.
Arada bir okurken eğlenmek istiyorlar. Kelimeler arasında gezinirken arada bir mırıldanmak istiyorlar hatta yeri geldiğinde küfretmek istiyorlar.

Ve tüm bu tespitlerimi bir araya getirdiğimde yakında raflarda göreceğiniz kitabım’’ Şıklar arasındaki Aşk’’ ortaya çıktı. Fosil Yayınlarından piyasaya çıkacak kitabım.

Şimdi Bab-ı Ali yokuşunu niçin çıktığımı anlamışsınızdır? Fosil Yayınları bu yokuşunun hemen ucunda. Bana tarihi yaşatırken, aynı zamanda Türk Gençliğine okutacak bir şeyler ortaya çıkardığından dolayı teşekkür etmek isterim.

Bazı kişiler bu çalışmalar sırasında yanlış tezlere ulaştı. Bu noktaya değinmek istiyorum. Bu eser bir edebi eser değildir. Çünkü bir edebi eser bu kadar basit bir süreçte yaşanmaz. Bu sadece edebiyata alıştırma evresi. Hani bazıları çocuklarına, öğrencilerine edebi kitapları veriyorlar sonrada gençler kitap okumuyor diye feryat ediyorlar ya bu eser onlara da yazılmıştır. Çünkü bu tür benim tabirimle ‘’hap’’ eserler okumayı sevdirir, başka başka kitapları almaya teşvik eder. Çocuğunuza ya da öğrencinize edebi eser vermeden önce alıştırma yapma için bu eseri verebilirsiniz. Tekrar ediyorum benim yazdığım eser edebi eser sınıfına giremez.
Bu feryadımı yapmak istedim; çünkü karşıma o kadar yanlış fikirle geldiler ki. Bir de başka bir konu var.

Çoğu kişi neden bu yaşta böyle bir girişime girdiğimi sordu? Onların daha önce yazdığım ‘’
bu sabırsızlık niye?’’ adlı yazımı okumamış olduklarını fark ettim ama yine de bu konuya değinmek istedim.

Ey efendiler!
Siz değimliydiniz bu ülke gençleri kitap okumuyor diyenler. Ben de size bu gençliği okutacak bir şeyler yazdım fena mı ettim? Biraz daha yaşın ilerleseydi diyenler oldu. Haklılar tabi 30,40 bilemedin 50 yaşında gençlik kitabı yazılır zaten. Genciz ya o yaşlarda gençleri de çok iyi anlarız.
Üstatlarım! Dedim, sustum ama ortada yanlış bir şeyler var. Sistem de dönmeyen bir nokta var. Bu edebiyat çarkının dönmesini sağlamalıyız. Siz yine edebiyatınızı yapın ama bu gençleri sizin seviyenize bir den çıkaramayız. Bunu da anlayın. Gençler eserlerinizden sıkılıyor bu da çok normal çarkta eksik parçalar var. Benim görevim ise bu parçaları tamamlamak.

Bir de bir husus daha var. Piyasadaki en genç yazarlardan biri oldum. Diğerlerinin ücretler ödeyerek eserlerini bastırdığını ve benim tek kuruş vermeden böyle bir eser yazdığımı dikkat çekmek istiyorum.



26,01,2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder