gencmanifesto kurulduğundan bu güne 33 ülke tarafından okuyucu bulmuştur. Aşağıda göreceğiniz sayacturka tarafından bu tesbitler yapılmıştır. Bu blogun hiçbir siyasi güç ile uzaktan yakından alakası yoktur. Tek amacı Türk Gencini daha iyi bir noktaya taşımaktır.

genmanifesto
genckalem92@gmail.com

desteklerinizi bekliyoruz

17 Haziran 2009 Çarşamba

Atatürk’ün Gizlenen vasiyet davasını AİHM'e taşıyan M. Tumluer'den şok iddia:

"Başbakan verdiğim belgeleri şantaj aracı olarak kullanıyor"

MERSİN'de araştırmalarıyla da tanınan, Atatürk'ün gizli vasiyetiyle ilgili açtıkları dava reddedilince Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) dava açan deri tüccarı 41 yaşındaki Meriç Tumluer, Ak Parti hakkında Anayasa Mahkemesi'nde açılan kapatma davası ile ilgili yargı süreci sürerken, Başbakan Erdoğan'a şantaj suçlamasında bulundu. Tumluer, AK Parti kurulmadan önce ve daha sonra da başbakan olarak Mersin'e gelen Recep Tayyip Erdoğan'a, Atatürk'ün gizlenen vasiyeti ile ilgili tüm belgeleri verdiğini öne sürerek, AİHM'de kabul edilen dosyada da bulunan belgelerin, zamanında kendisi tarafından Anayasa Mahkemesi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı başta olmak üzere tüm yargı kesiminde de verdiğini ileri sürdü. Tumluer, "Başbakan bu durumu iyi biliyor. Bu nedenle, partisinin kapanması ile ilgili olayda, ilk paniği atıp, şimdi 'Parti kapatılmaz' demesinin sebebi de, yargının da bu konuda sessiz kalması ile ilgilidir. Yargıya da aba altından sopa gösteriyor." dedi.

Atatürk'ün gizli vasiyetiyle ilgili Türkiye'de iç hukuk yollarından bir sonuç alamadığı için davayı AİHM'e taşıyan Meriç Tumluer, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili şok iddialarda bulundu. Şu anda AİHM'de kabul gören dava dosyasında bulunan Atatürk'ün gizli Vasiyeti ile ilgili belgelerin tümünü AK Parti kurulmadan önce 9.2.2002 yılında, daha sonra Başbakan iken de Kargıpınarı Beldesi'nde bulunan Çetinkaya Mağazası açılışına gelen Erdoğan'a verdiğini ileri süren Tumluer, "Bu belgeleri kendisine bizzat verirken, şunu söyledim. 'CHP hukuken suç işlemiştir. Atatürk’ün gizlenen vasiyeti ile ilgili bütün bilgi ve belgeleri saklıyorlar. CHP Genel başkanları suçludur' dedim. Fakat, Erdoğan geçmişte kendisine verdiğim dosyaları 30.1.2006'da ilk kez Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ile mal varlığı sorusunda CHP'ye benim verdiğim dosyayı göstererek, dedi ki 'Ey CHP ey Deniz Baykal, Atatürk'ün paralarını ne yapıyorsunuz? Atatürk'ün vasiyetindeki paralar nerede? diye sormuştu." dedi.

BEN ŞANTAJ YAPSIN DİYE VERMEDİM

Başbakan Erdoğan'a Atatürk'ün bu güne kadar açıklanmayan Vasiyeti'nin açıklanması konusunda gereken çalışmayı yapması için belgeleri verdiğin hatırlatan Tumluer, "Ben bunların açıklanmasını istediğim için verdim. Kendileri Sıkıştığında CHP'ye çöküp, sıkıştırsın diye vermedim. Yani CHP Genel Başkanı Baykal kendisine çöküntü yaptığında, onu bertaraf etmek için
Atatürk'ün gizlenen vasiyeti ile ilgili belgeleri kullanıyor. Başbakan elindeki belgeye ihanet ediyor. Atatürk'ün sözlerini kendi ve partisinin çıkarları doğrultusunda kullanıyor. Mecliste milletvekili olurken Atatürk inkılaplarına bağlı kalacaklarına hukukun üstünlüğüne inanacaklarına, namusları ve şerefleri üzerine yapmış oldukları yemine ihanet etmiş oluyorlar. Bu belgeleri açıklamamakla, yargıya CHP'ye şantaj yapmakla. Anayasa Mahkemesi'ne de şantaj yapıyorlar. Yani olay bizim tarafımızdan dava açıldığı ve Yargıtay ilgilenmediği için yargının da sorumlu olduğunu hissettirip, 'Siz benim partimi kapatırsanız, bende elimde bilgi ve belgeleri tüm dünyaya açıklarım halk infiale geçer ve kendinizi kurtaramazsınız' diyerek yargıya, orduya ve CHP'ye şantaj yapıyor." diye konuştu.


İLK PANİĞİ ATLATTI

Başbakan Erdoğan’ın partisi hakkında açılan kapatma davasında ilk paniği attığını, şimdi de 'Parti kapatılmaz' demesinin nedeninin yargının da bu konuda sessiz kalması ile ilgili olduğunu vurgulayan Meriç Tumluer şöyle devam etti:


"Yani yargıya da aba altından sopa gösteriyor. Yargının da ilgilenmemesini koz olarak kullanıyor. Çünkü ben geçmişte görev yapmış ve şuanki Yargıtay Başkanı Osman Arslan,Cumhuriyet Başsavcısı Abdurahman Yalçınkaya , Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ve üyelerine de verdim. Başbakan da bunu çok iyi biliyor. Şu an içinde bulunduğu sıkıntıları aşmak için devamlı yargıya, orduya şimdi de CHP'ye yapmış olduğu baskının, şantajın altında Atatürk'ün Vasiyetinin gizlenmesi ile AHİM'de açılan davayı koz olarak kullanıyor. Bununla da ilgili ispata hazırım. Sayın Gül, Başbakan Yardımcısı iken merkez binaya gittiğimizde, danışmanı Süleyman Mızıkacı ile görüştüm. Kendileri makama belgeleri ilettiklerini ve Başbakan Müsteşarı Ömer Dinçer ve yardımcılarının özel kalemde bulunanlardan görüştüğümüzde kendisine iletildi söylendi. Kendilerine gönderdim ve ilgileneceklerine dair resmi yazıda aldım. Şimdi menfaatleri için kullanıyorlar. AKP şantaj yapıyor. En büyük koz bu belgeler. Bu belgelerle tehdit ediyorlar. Burada kapatma davası ile ilgili Erdoğan'ın açıklaması var. Gelen açıklamalar ve şu yargının sessizliği ortadadır. Erdoğan, üstüne basa basa söylüyor. 'Siz Atatürk'ün resmini paralardan kaldırdınız. Siz Atatürk'ün resmini pullardan kaldırdınız, İnönü'nün yaptığı hatayı sizde yapıyorsunuz.' Bütün mesele ortada dönen şantajlar. Atatürk'ün gizlenen vasiyeti ile ilgili yapılan şantajdır."

KAPSAMLI DOSYA VERDİM

Başbakan Erdoğan’a verdiği dosya içerisinde önemli belgeler bulunduğunu da öne süren Meriç Tumluer bu konuda şu iddialarda bulundu:

"Dosyada davaya konu tüm belgeler, gazetelerde çıkan yazılar ve mahkeme zabıtları var. Yani Başbakan ve Abdullah Gül bu konuda her şeyi çok iyi biliyor.

CHP'nin usulsüzlüğünü biliyor ve bunu koz olarak kullanıp Baykal'ı sıkıştırıyor. Atatürk'ün paralardan resminin çıkarılmasıyla ilgili tartışmada Baykal'ın verdiği cevapta çok gereksiz. '1938'de ben bebektim emekliyordum' diyor. Olayı saptırıyor. Orada Kemal Anadol'un da açıklamış olduğu ortamda Devlet başkanları, Cumhurbaşkanları kanunla kendi resimlerini paraya koyabilirlerdeki ortam var. Merkez Bankası'nda kanunla Cumhurbaşkanın resmi paraya basılabilir ama tamamen yok edilemez. Orada yazılı olan bazı maddeler de var. İsmet İnönü orada Atatürk'e olan husumetini paradan puldan, Cumhurbaşkanlığından ve PTT pullarından resmini kaldırarak husumeti zaten gösteriyor. Eğer husumet olmasa yapmazdı. İnönü yapıyor bunları. Atatürk'e olan husumetini ve dış devletlerle olan İngiltere Amerika Rusya ile olan onlarla olan istihbaratlarından dolayı, ikinci adam olma ağırlığını taşıyamamaktan dolayı, Atatürk'e olan fakat yüzüne söyleyemediği sadece bir kere içki masasında içkili iken haykırdığı bir ihaneti söz konusu. Ben bizzat İnönü'nün kızı Özlem Toker ile görüştüm. Kendine de sordum bunları. Onunla da ilgili video görüntüleri elimde var."

BELGELER ONLARI AYAKTA TUTUYOR

Atatürk'ün gizli vasiyeti ile ilgili belgelerin şu anda Erdoğan ve AK Partinin elinde kalan tek koz olduğunu da öne süren Meriç Tumluer şöyle devam etti:

"Eğer bu belgeler elinde olmazaydı çoktan kaybolmuştu. AK Parti tarih sahnesinden 2007 seçimlerinde silinmişti. Tek koz, tek koltuk değneği Atatürk'ün gizli vasiyeti. Bunu kendileri çok iyi biliyor, yoksa şimdiye kadar AKP diye bir varlık kalmayacaktı. Bana göre Abdullatif Şener'in siyasette aday olmamasının nedeni de gizli vasiyet olayıdır. Açılması artık an meselesi olduğu için, AHİM'den sonuç gelir de kendileri suçlu olur diye meclise girmedi. Bunu da çok ciddi olarak söylüyorum. Bir yerde kendisini kurtarmaya çalıştı. Dava açılırsa yargılanmamak için girmedi. En son Kürşad Tüzmen'e de verdim. Bana dedi ki 'Biz Hükümet üyesiyiz açıklayamayız' Ben bu konuşmamı ispatlayacak bilgi ve belgelere sahibim. Bunun böyle olduğunu Gül, Erdoğan, Büyükanıt'da iyi biliyor.
Ben bununla ilgili muhatap olacağım ortama getirdiklerinde hepsinin yüzüne direk söylerim. Eğer ki bu söylediğimi kanıtlayamazsam, beni Mahkemeye de verebilirler. Ben Atatürk'ün kurmuş olduğu Cumhuriyet'in bir ferdi olarak, bunu bizzat kanıtlamaya hazırım. Başbakan çıksa 'Ben böyle bir belge almadım' dese çok tanığım var. Abdullatif Şener, Abdullah Gül, Necati Çetinkaya, Cemil Çiçek, Vecdi Gönül, Saffet Benli, makam şöförü Ramazan Sarı bu olayın tanığıdır. Kesinlikle inkar edemezler. Çetinkaya Mağazası açılısında konuyu Erdoğan'a anlatırken, bizzat çekilmiş resmimiz var. Hatta resmi bana Ömer Çetinkaya verdi. İnkar edemez kesinlikle. Kapatma davası için Anayasa Mahkemesi Başkanlığı yakında geri adım atma hazırlığındadır. Zaten, orduyu susturmuş durumda.”

AİHM KARAR VERMEDEN AÇIKLANMALI !

Atatürk'ün gizli vasiyetinin açıklanmasının artık zamanının geldiğini anlatan

Meriç Tumluer bu konuda ilgililere şu çağrıda bulundu:

"Türkiye Cumhuriyeti yöneticileri zor duruma düşmeden, TC'nin Dünyadaki itibarı zedelenmeden bu günkü yöneticiler Dünya konjektörünün de artık bu vasiyete müsait bir duruma geldiğini gördükleri için gerekli özeni göstermelidirler. Çünkü bu vasiyet içerisinde Türk-İslam Alemi ile ilgili yazılar var. Vatikan ve Musul, Kerkük, Ayasofya, 12 adalar, Kürt meselesi ile ilgili yazılar var. Bakın, Kürt meselesi AB ve ABD tarafından devamlı önümüze konuluyor. Bu gün Kuzey Irak'ta bir Kürt devletinin yapılanması söz konusu. Her ne kadar Türkiye'de bunu beceremeyeceklerse de, yarın yanı başımızda bir Kürt Devleti kurduklarında, elbette ki bir takım sıkıntılar yaşanacak. Etrafımızda kanayan yaralar var. Irak'ta Filistinde , her gün insanlar ölüyor. Dünyada devamlı açlık sıkıntıları ortaya çıkıyor. Atatürk'ün gizlenen vasiyeti başta “Yurtta Sulh Cihanda Sulh”un uygulanması ile ilgili Türkiye'nin yer altı madenleri, Türk Gençlerinin geleceğini ilgilendiren Atatürk'ün Gelirlerinin tekrardan Atatürk'ün emrettiği gibi Türk gençliğinin eğitim ve öğretim hizmetine kullanılması ile ilgili bilgiler var. Üst düzey Devlet büyüklerimiz eğer açıklarlarsa bir sıkıntı yaşamazlar. Ama, AHİM karar verdikten sonra bir açıklama yaparlarsa sıkıntıya girerler.!

SONUÇ OLUMLU ÇIKACAK !
Davayı taşıdığı AİHM'de olumlu sonuç çıkacağına inandığını da ifade eden Tumluer sözlerini şöyle noktaladı:
"AHİM'e gönderdiğimiz dosyalar hukuk kurallarına uygun olduğu için ön incelemeden geçerek dosya numarası verildi. İçeriği ile ilgili hukuk dışı işlemlerin usulsüzlüklerini belgeleyecek. Burada bir yerde AHİM doğruları söylemek mecburiyetindedir. Çünkü burası tarafsız bir mahkeme. Her ne kadar Türkiye'ye karşı kararlarından değişik bir tutuma girdiyse de doğruları söyleyecek. Atatürk'ün vasiyeti ile ilgili konularda Vatikan'ı da ilgilendiren Avrupa ülkelerini de ilgilendiren bazı yazılan olduğu için AHİM, konu hakkında tarafsız karar vermek durumdadır."


MERSİNLİ Meriç Tumluer, edindiği bilgi ve belgelerle AİHM'e açtığı dava dilekçesinde gizli vasiyetin var olduğu iddiasını ise şöyle özetledi:
"Atatürk, 6 Eylül 1938'de Dolmabahçe Sarayı'nda iken yanında, Cumhurbaşkanı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak, Ordinaryüs Prof. Neşet Ömer İrdelp olduğu sırada, İstanbul Beyoğlu 6'ncı Noteri İsmail Kunter'i makamına davet ederek, el yazısı ile yazmış olduğu vasiyetlerinin olduğu zarfı, kapalı bir şekilde, 3 yerinden kırmızı bal mumu döktürüp, mühürleterek, Noter Kunter'e 'Bu kapalı zarfta vasiyetlerim var, icap ettiği vakit, gerekeni yaparsınız' diyerek teslim etmiştir. Atatürk'ün 10 Kasım 1938'de vefat etmesinden sonra, vasiyetlerinin olduğu mühürlü olarak kapatılmış olan büyük zarf, Ankara 3'ncü Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından, 28 Kasım 1938'de saat 15.00'de bir heyet huzurunda açılarak içerisinde, bilinen fakat eksik açıklanan vasiyetnamesi ve kapalı vaziyette bir zarf daha çıkmış olup, bu zarf Ankara 3'ncü Sulh Hukuk Hakimi Osman Selçuk ve görevli bir heyet tarafından, 5 Ocak 1939'da, Ankara'da Ulus semtindeki Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü Merkez Şubedeki özel kasalara, 50 yıl sonra, 10 Kasım 1988'de açıklanmak üzere konmuş ve yapılan işlemler mahkeme ve banka yetkilileri tarafından tutanaklara geçirilerek, karşılıklı imzalanarak kayıt altına alınmıştır. Kasaların kapıları kilitlenerek gününden önce açılmasını engellemek maksadı ile 50 yıllık süreç için kasaların kapısı özellikle kaynakla tutturulmuştur. 50 yıl sonra açıklanmayan, askeri, siyasi, coğrafi, ekonomik ve en önemlisi dini konularda, gelecek zaman içerisinde ülkemizde ve dünyada yapılması gerekenlerle ilgili olup, Nutuk'da yazmış olduğu, şifreli bilgilere haiz kendi el yazılarının olduğu resmi belgelerdir. Gizli Vasiyetname, 1988'den itibaren Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Adalet Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı ve MİT Müsteşarlığı tarafından bilinmektedir. Gizli vasiyetname İle ilgili 50 yıllık süre, 10 Kasım 1988'de açıklanması gerekiyordu. 7'nci Cumhurbaşkanı Kenan Evren, bu konu ile ilgili hukuken bu vasiyeti açıklamak asli görevi olduğu halde, kamuoyuna hiç bir bilgi vermemiştir."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder