gencmanifesto kurulduğundan bu güne 33 ülke tarafından okuyucu bulmuştur. Aşağıda göreceğiniz sayacturka tarafından bu tesbitler yapılmıştır. Bu blogun hiçbir siyasi güç ile uzaktan yakından alakası yoktur. Tek amacı Türk Gencini daha iyi bir noktaya taşımaktır.

genmanifesto
genckalem92@gmail.com

desteklerinizi bekliyoruz

23 Mayıs 2009 Cumartesi

Eğitim sistemi

Ramazan ayı hatırıma geldi. Ne alaka diyorsunuzdur içinizden. Açıklayayım. Aslen hatırıma gelen Ramazan ayına mahsus olan davulcular. Davulcularda Şeyh Şirazlı Sadi’nin şu sözünden çağrışım yaptı: ‘’Cahil insan davul gibidir. Sesi çok çıkar ama içi boştur.’’ İşin betimlemesi bir yana ne kadar da doğru değil mi bu söz.

Cahil insanlarımız o kadar da çoğaldı ki. Özellikle şu yüz senedir. Osmanlı’nın son zamanlarından başlayan kötü eğitim sistemi günümüzde de etkilerini gösteriyor. Osmanlı’nın son zamanlarından başlıyor dememin sebebi şudur: 1890 yılında henüz on yaşında olan bir çocuğu anlatacağım.

Yer Selanik. Küçük Mustafa sekiz yaşında okuldan ayrılmak zorunda kalmıştı. On yaşında içindeki okuma ateşi dinmeyince ailesi onu tekrar okula yazdırdı ve burada yüzü kanlar içinde kalacak şekilde, yeni okulundaki öğretmeninden dayak yedi. Ailesi onu yeniden okuldan aldı. Sinirden ve korkudan üç gün evinden çıkamadı

Sorarım size bu hangi eğitim sistemine girer, hangi pedagoji kitabına girer?

Tarihlerimiz 1930 yıllarını gösteriyor. Gencecik Türkiye Cumhuriyeti artık devrimlerini yavaş yavaş sonlandırmaya başlamış. Ve ilginçtir o zamanlarda görülen eğitim sistemi şimdikinden daha iyi. Okuma oranları hızla artıyor. Türkiye Cumhuriyeti artık eğitim düzeyi ile de istatistikleri yanıltıyor. Ta ki 1950 – 60 lara kadar. Artık atamız yoktu başımızda. Bazı kişilerin tekelindeydi yönetim ve halkta sesini çıkaramıyordu. Malum çıkaranların sonucu ortadaydı. İşte şimdiki bu iğrenç eğitim sistemimizin temeli bu zamanlarda atılmaya başladı. Sistem öyle bir hal aldı ki atamız ile bilgiler bile ezbere ve cehalete dayandı.

Niçin cehalete diyorum. Çünkü: Misal, herkes Atatürk’ ün 1881 de doğduğunu biliyor veya öğle öğretiliyor. Halbuki yanlış Atatürk 1881 de değil 1880 de doğmuştur. Atatürk’ ün annesi Zübeyde Hanım’ ın Şapolya’ ya söylediğine göre Atatürk, erbainde, yani kışın ilk kırk gününde( 23 Aralık – 31 Ocak) doğmuştur. Hatta klasik tarih kitaplarımızda gördüğümüz Ali Rıza Efendi fotoğrafın da yalanmış. Bunu da Atatürk, Falih Rıfkı Atay’ ın eserinde alaycı bir dille : ‘’Bu bizim peder değildir.’’ dediği yazılıdır. Görüyorsunuz daha ulu önderimiz ile bilgileri bile doğru düzgün öğretemeyen eğitim sistemimiz var. Eğitim sistemimizin temelinde sorun olduğuna göre üst katlara çıkmaya gerek duymuyorum. Yalnız Bernard Shaw’ın şu sözüne de değinmeden geçemeyeceğim: ‘’ Hareket halindeki cehaletten daha korkunç bir güç yoktur.’’ Avrupa’ nın en kalabalık ülkelerinden bir olmamız ne kötü değil mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder