gencmanifesto kurulduğundan bu güne 33 ülke tarafından okuyucu bulmuştur. Aşağıda göreceğiniz sayacturka tarafından bu tesbitler yapılmıştır. Bu blogun hiçbir siyasi güç ile uzaktan yakından alakası yoktur. Tek amacı Türk Gencini daha iyi bir noktaya taşımaktır.

genmanifesto
genckalem92@gmail.com

desteklerinizi bekliyoruz

23 Mayıs 2009 Cumartesi

Muhafazakar medya

Kitap okuma oranı yerle de olan ülkemizde, en azından gazete okunması bir nebze rahatlatıyor insanı. Lakin öyle bir hal aldı ki hangi gazeteyi okuyor isek gazetenin yüklenmiş olduğu vizyon ve misyonu okuyucuyu da yüklüyoruz. Yani okuyucunun okuduğu gazeteden siyasi görüşünü çıkarmaya çalışıyoruz. Acaba ne derece doğru? Eskiden de bu böylemiymiş acaba? Matbaayı gavur icadı diyerek kabul etmeyerek doğru mu ettik sizce? Anladığım o ki bazılarımız, bazı durumları bağnazlık boyutuna getirmiş. Matbaa olayında ve hayliyle teknolojiyi gavur icadı diyerek kesin yargılara vardığımızda sonucumuzu gördük. Diyeceğim okuyucunun, okuduğu gazeteden siyasi görüşünü de çıkarmaya çalışmak bağnazlık boyutuna getirmez mi?

Sultan 2. Beyazıt'ın 1492 yılında topraklarına kabul ettiği engizisyondan kaçan Yahudiler, matbaacılık tekniğini beraberlerinde getirmişlerdi. Osmanlı'ya gelişlerinden hemen bir yıl sonra, David ve Samuel ibn Nahmias kardeşler 1493 yılında İstanbul'da ilk basımevini (matbaayı) kurdular. Kendilerine Tevrat ve dini kitaplar basma izni verilmişti. Bu tarihten sonra çeşitli kereler matbaa açma girişiminde bulunan Osmanlı'nın İslam tebaasından kişilere hep karşı çıkılmış, Kuran'ın daha önce olduğu gibi mutlaka elle yazılması gereğini belirten bu kişiler zamanın önemli kişileri olan hattatlar tarafından kışkırtılmış ve himaye görmüşlerdir. Osmanlı topraklarında çalışan ilk matbaadan 234 yıl sonra Osmanlı'nın İslam tebaasından olan İbrahim Müteferrika, Lale Devri olarak bilinen dönemde, 1727 yılında matbaasını kurmuştur. Anlaşılan o ki gavur icadı yavaş yavaş etkisini göstermeye başlamış. 1860'tan sonra matbaacılıkta hızlı bir gelişme görüldü, Encümen-i Dâniş (Bilim Akademisi), Cemiyet-i İslamiye-i Osmaniye, Cemiyet-i Tedrisiye-i İslamiye gibi yayın çalışması da olan kurumların, yeni okulların açılmasıyla ders kitabı gereksiniminin artmasının ve Tercüman-ı Ahval, Tasvir-i Efkâr, Mecmua-i Fünun gibi kendi özel basımevlerini kuran gazete ve dergilerin bu gelişmede belirgin etkisi oldu.

Ve medya başladı diyebiliriz. Belli bir tekelcilik olsa da. Zaten günümüzde de öyle değil mi? Durup geriye baktığımızda belirli bir tekelcilik anlayışı hakim olmuş medyada. Fakat şu son zamanlara baktığımızda belirli bir zamana kadar tekelcilik varmış ama artık bu anlayışın bir adım geride olduğunu görüyoruz veya tekelcilik devam ediyor da biz göremiyoruz. Misal medya patronlarımızı sahnelerde görürken tirajlara baktığımızda başka kuruluşları görüyoruz. Özellikle 28 Şubat sürecinden sonra gördüğüm bu tablo beni şaşırtıyor doğrusu. Lakin bir o kadar da sevindiriyor çünkü medyamız tekelcilik zihniyetinden kurtulmaya başladı.

Yükselişlerden birisini de muhafazakar medya kuruluşları yaptı. Çoğu zaman geri adımda görülenler, artık kendilerini göstermeye başladı. Bazı işlerde başarılı olduğunu da değinmeden geçemeyeceğim. Gerek dünya çapında aldıkları ödüller, gerekse ülke içinde verdikleri eğitimler yadsınamaz boyutta. Kimsenin uygulamadığı politikaları kullanarak sanki biz buradayız diyorlar. Zaman’ ın abonelik usulü ile satılması – büyük çoğunluğunun – sürekli tirajlarda en önde olmasını sağlıyor. Aldığı tasarım ödülünü de bir kenara koymayarak, gençleri yetiştirmeye başladı. Hatırlarsınız 5N1K+T günlerini. Hatta Zaman ve muhafazakar kesim dışında Taraf’ ın da bu konuyla ilgili haber çıkarması Taraf’ ın da tirajlarının artmasını sağlamıştı. Diyeceğim o ki gözükmese de medyamız muhafazakar kesimin çabalarıyla canlanma gördü. Siyasi amaç olabilir de olmaya bilir de . Bir zamanlar matbaayı engelleyenler damgasını yiyenler medyayı canlandırmaya çalışıyor. Gerek BSF’ nin Gazetecilik Okulu, gerek Genç Dergi’ nin Genç Akademisi, gerekse Zaman’ ın 5N1K+T günleri. Siyasi oyunlar ne derece etkili o bizi ilgilendirmez gazetecilik olarak bakıldığında çalışan kesim ve oturduğu yerde sayanlar olduğu gözüküyor. Matbaayı gavur icadı diyenler bu kesim olsaydı sizce neden bu kadar çalışsınlar? Gavur icadı diyerek o zihniyeti devam ettirenler devam ediyor. Diyeceğim elma ile armudu karıştırmayalım.

24,04,2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder