gencmanifesto kurulduğundan bu güne 33 ülke tarafından okuyucu bulmuştur. Aşağıda göreceğiniz sayacturka tarafından bu tesbitler yapılmıştır. Bu blogun hiçbir siyasi güç ile uzaktan yakından alakası yoktur. Tek amacı Türk Gencini daha iyi bir noktaya taşımaktır.

genmanifesto
genckalem92@gmail.com

desteklerinizi bekliyoruz

23 Mayıs 2009 Cumartesi

Ne nefesmiş ama!

Bizim teyzeyi bilir misiniz? Hani üfürükçü olanı. Lügatları karıştıralım bakalım kimmiş, kimin nesiymiş bu teyze. Üfürükçü teyze uydurma tespit yapanların hasta tedavisinde kullandıkları yöntem. Suya üfürerek tedavi etme yöntemiymiş.

Velhasıl olayımıza dönelim. Siz bir zamanlar padişahın üfürükçü başı olduğunu biliyor muydunuz? Sayyadizade Efendi diye bir şahıs varmış. İstanbul’ a Halep’ ten geldiği varsayılır ve Rufai Tarikatının şeyhlerindeydi. 2. Abdülhamit’ in gördüğü bir rüya üzerine saraya çağrılarak sultanın üfürükçü başı ve muskasıcı olarak görev yapmaya başladı. Kısa zamanda sarayda büyük bir nüfuz elde eden Şeyh Ebülhüda Efendi verdiği asılsız jurnallerine, torpillerine, usulsüzlüklerine, kurnazlığına rağmen Abdülhamit’ in vazgeçemediği adamlarından biri oldu. Bunun en önemli nedenlerinden biri, onun rüya tabirlerindeki hünerinin dışında, Arap dünyasındaki etkili ismidir. Abdülhamit onun aracılığıyla Türkmenistan, Hindistan gibi yerlere dervişler göndererek halifeliğe olan bağlılıklarını sağlamaya, güçlendirmeye çalışmış. İngilizlerle bir takım gizli görüşmeler yaptırarak, onu bir istihbarat elemanı olarak da kullanmıştır. Elbülhüda, kazaskerliğe kadar yükseldi, ancak onun en büyük arzusu Şeyhülislamlık makamı oldu. Bu emeline ulaşmak için çeşitli entrikalar çevirmesine rağmen yine de başarılı olamadı.

1908 de 2. Meşrutiyet’ in ilanından sonra zor günler geçirdi. Halkın ve Jön Türklerin tehdidi ile konağından kovuldu. Yurt dışına kaçmaya çalışsa da bu bir türlü gerçekleşmedi. Mayıs 1909 da Büyükada’ da öldü. Tarihe en önemli üfürükçülerden olarak yer aldı.

Ebülhüda Efendi, dönemin mizah dergilerine sıkça konu olmuştur. 14 temmuz 1908’ de meşrutiyet yeniden ilan edilince, istibdat döneminde uygulanan ağır sansür kaldırılmış ve bu hürriyet ortamında ardı ardına gazete ve dergilerde çıkmaya başladı.Bunların ilk örneklerinden biri de 22 ağustos 1908 de Sermet Muhtar, Sait Hikmet ve Osman Kemal’ in çıkardığı El Üfürük dergisi oldu. Risaleye El Üfürük adı 2. Abdülhamit’ in üfürükçü başından esinlenerek bu isim verilmişti. El Üfürük adlı dergi ‘’ Yüz yılda bir çıkar’’ alt yazısıyla yayımlanır ve büyük ilgiyle karşılanır. Hatta korsan baskıları yapılır. – Bu arada korsan baskıların bu coğrafya da ki temelini de bulduk.- Tam yüz yıl sonra, 2008 temmuzunda Kenan Sarıalioğlu, Hakan Sümer, Bülent Sümer ve Veysel Usta Trabzon’ da El Üfürük’ ün ikinci sayısını çıkardı. Ne nefesmiş be! El Üfürük’ ün özgün baskısı ile günümüz koşullarına ilişkin yorumlar bir arada eğlenceli bir yapıt olmuş. Risalede karikatürler önemli yer almaz, yazılı mizah ağır basar. Bu sayıyı kaçırmayın çünkü gelecek sayı 2108 ‘de çıkacak. Ne olur ne olmaz nefes bu. Ayriyeten on iki yıllık aboneliğe zaman makinesi hediye ediyorlarmış. Nefesi bol ola….

Asırda bir defa eşref saatte yayımlanan
şeytan ve cinlerin avalini dile getiren gazete

Garib ü enteresan bir Türkçedir
El Üfürük

01,04,2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder